Cilt:2 Sayı:9

İstanbul Yeni Yüzyıl Üniversitesi
Yeni Yüzyıl'da İletişim Çalışmaları Dergisi

MAKALELER

CUMHURİYET DÖNEMİ TÜRK SİNEMASI: MİLLİ MÜCADELE TEMALI İLK FİLMLER

Kurtuluş Savaşı’nda, birlik ve beraberlik oluşumuyla verilen milli mücadeleyi gelecek nesillere aktarmak, tarih ve milli şuurun benimsenmesi için çeşitli araçlar tercih edilmiştir. Sinema da bu araçlardan biridir. Savaş döneminin sona ermesi ve Cumhuriyet’in ilanının ardından sinema çalışmalarında tarihi konular tercih edilirken, milli mücadele teması da ön planda tutulmuştur. Bu çalışmanın amacı, bağımsızlık savaşı ve milli mücadele dönemini tema edinen, Muhsin Ertuğrul yönetiminde 1923-1932 tarihleri arasında çekilen Ateşten Gömlek (1923), Ankara Postası (1929) ve Bir Millet Uyanıyor (1932) isimli filmlerin söylem analizi yöntemi ile incelenmesidir. Bu doğrultuda filmlerdeki tema, verilmek istenen mesaj, ana karakterlerin özellikleri, filmin anlatım yapısı, zaman ve mekânların incelenmesi yapılacaktır. Milli mücadele gibi tarihi açıdan önemli olan bu döneme ait filmlerin hikâyelerine odaklanmak ve filmlere dair ortak söylemi tespit etmeye çalışmak çalışmanın önemini oluşturmaktadır. Bu filmlerin çalışmada tercih edilmesinin sebebi 1920’li yıllarda Türk Sineması’nda savaş, mücadele, bağımsızlık konularının ön planda olması ve örneklem olarak seçilen bu filmlerin Cumhuriyet dönemi Türkiye’sinde milli mücadele teması ile yapılan ilk filmler olma özelliğini taşımasıdır.

ULUSAL ACI: İSİAS OTEL FACİASININ KUZEY KIBRIS YAZILI BASININDA SUNUMU

Bu çalışmada, Kuzey Kıbrıs yazılı basınının İsias Otel faciasını nasıl haberleştirdiği irdelenmiştir. 6 Şubat 2023 Kahramanmaraş depremine bu otelde yakalanan ve otelin enkazı altında kalan Gazimağusa Türk Maarif Koleji öğrenci, öğretmen ve velilerinden oluşan voleybol kafilesiyle ilgili basında çıkan haberler bu çalışmanın kapsamını oluşturmaktadır. Çalışmanın örneklemi yazılı basında sol ve sağ eğilimli, en çok satan dört gazetede (Avrupa, Yenidüzen, Kıbrıs ve Diyalog) depremin ertesi günü itibariyle bir hafta boyunca (7 Şubat 2023-13 Şubat 2023) yayımlanan haberlerdir. Karma yöntemin birlikte kullanıldığı çalışmada, haber sayıları ve haberlere ayrılan alan nicel içerik analizi tekniğiyle, ön sayfada yer alan haberler ise nitel içerik analizi tekniğiyle çözümlenmiştir. Çalışmanın sonuçlarına göre Avrupa ve Yenidüzen’in konuya geniş yer ayırdığı, buna karşılık son yıllarda Türkiyeli yatırımcılar tarafından satın alınan Kıbrıs ile Diyalog’ta ise daha az yer verildiği belirlenmiştir. Özellikle Kıbrıs Türkiye’de habercilik yapan bir gazete görüntüsü sergilemiş, İsias Otel faciasını önem derecesinde ikinci sıraya koymuştur. Tüm gazetelerde konuya ilişkin arama-kurtarma faaliyetleri ve cenaze törenleriyle ilgili haberlerin yoğunlukta olduğu, haber metinlerinde dramatik söylemlerin ön plana çıktığı görülmüştür. Olayın arka planındaki nedenlere ve ihlallere ise genellikle değinilmediği saptanmıştır. Bu konuya değinen tek gazetenin aşırı sol eğimli Avrupa olduğu ancak onun da eleştirilerde çok keskin bir dil kullanarak suçlayıcı söylemlerde bulunduğu gözlemlenmiştir

SİYASAL İLETİŞİMDE SOSYAL MEDYA KULLANIMI: SINIR ÖTESİ OPERASYONLARA DAİR BİR İNCELEME

Bilgi tüketiminin hızla gerçekleşmesi ve yeni teknoloji sistemlerinin toplumsal çevrelerce kabul görmesi, kitleleri içerik ve bilgi paylaşımı noktasında özgür kılmış ve insan hayatında birçok yeniliği de beraberinde getirmiştir. Bireyler, haklarını özgür kamusal alanda arayarak dijital sahada örgütlü eylemlerde bulunmaya başlamıştır. Bu eylemler toplumsal dinamikleri ve değerleri tabandan etkileyerek sosyal medya ağlarının gücünü ortaya koymuştur. Geniş kitleler, hızlı erişim ve iletişim birleşerek siyasal iletişim alanını da dijitale taşımıştır. Siyasal iletişimin yeni ifade alanı olan bu yeni dünyada siyasi partiler de gerçekliğin izdüşümünü sağlayanlar arasında yerini almaktadır. Bu çalışmada Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde yer alan partilerin resmi X hesapları ile aynı partilerin genel başkanlarının ve parti sözcülerinin kişisel hesaplarından sınır ötesi operasyonlara ilişkin yaptıkları paylaşımlar incelenmiştir. Çalışmada içerik analizi yapılarak partilerin başta kendi kitleleri üzerinde ve ardından toplumun geri kalanı üzerinde oluşturmak istedikleri algı ve etkileşimler değerlendirilmiştir.

SAĞLIK ÇALIŞANLARINA YÖNELİK ŞİDDETİN ÇÖZÜMÜNDE KRİZ İLETİŞİMİ VE İLETİŞİM BECERİLERİNİN ÖNEMİ: BİR KAMU HASTANESİ ÖRNEĞİ

Sağlık hizmeti verilen kurumlar doğası gereği krizlere açık durumdadır. Son yıllarda sağlık hizmeti sunulan ortamlarda hekimlere ve sağlık çalışanlarına yönelik şiddet olayları artış göstermektedir. Bu çalışmada, sağlık çalışanlarının, yaşanılan krizler karşısında etkili iletişim becerilerini kullanma düzeylerinin şiddet olaylarının önüne geçmeye yeterli olup olmadığı, şiddetin iletişim boyutlu temelleri, sağlıkta şiddet eylemlerine ilişkin mevcut yasal düzenlemelerin sağlık personelinin etkili iletişim becerilerini kullanma ve çalışma motivasyonunu düşürüp düşürmediği değerlendirilmeye çalışılmıştır. Sağlık çalışanlarının eğitim hayatları içinde ve meslek yaşamlarında karşılaşabilecekleri şiddet olayları ve krizlerle ilgili nasıl baş edecekleri hakkında birçok araştırma yürütülse de sağlık iletişimi alanındaki çalışmalar sınırlıdır. Bu çalışmada, İstanbul İli kapsamında, İl Sağlık Müdürlüğü’ne bağlı bir kamu hastanesinde sağlık hizmeti veren sağlık çalışanları ile odak grup görüşmesi yapılmıştır. Verilerin analizinde ise içerik analizi yöntemi kullanılmıştır. Elde edilen bulgular sonucunda, sağlık çalışanlarının iş yükünün getirdiği yoğunluk ve sağlık okuryazarlık düzeyinin düşük olması nedeniyle etkili iletişim becerilerini kullanma düzeylerinin zayıfladığı, sağlık çalışanlarına yönelik şiddet ile ilgili cezai müeyyidelerin yetersizliği nedeniyle sağlık çalışanlarının etkili iletişim becerilerini kullanma motivasyonlarının düştüğü tespit edilmiştir.

GRAFİK TASARIM TARİHİNDE TEKNOLOJİK İLERLEMELER VE YAPAY ZEKÂNIN YARATICILIĞA ETKİLERİ

Çağımızda yapay zekâ teknolojileri hızla büyümekte ve çoğu alanda kullanılmaktadır. Tasarım endüstrisi de bu gelişmelerden yoğun biçimde etkilenmektedir. Yapay zekâ, grafik tasarım süreç ve aşamalarında tasarımcılara kazandırdığı özgürlüğün yanı sıra yüksek kalitede tasarımları hızlı bir şekilde sunmaktadır. Bu sebeplerle grafik tasarım endüstrisi için yapay zekâ kullanımı bir vazgeçilmez haline gelmektedir. Ancak, yapay zekâ ile oluşturulan grafik tasarımların tasarım olarak kabul görmesi grafik tasarım endüstrisinde tartışma yaratan bir mevzudur. Bu tartışma grafik tasarım sektörünün etkilendiği neredeyse her teknolojik gelişmede yaşanmaktadır. 19. Yüzyılın bitimine doğru, baskı teknolojisi ve sanayi devrimi ile modern haliyle ortaya çıkan grafik tasarım disiplini günümüze dek sürekli farklılaşmıştır. Grafik tasarımın gelişmeye başladığı yıllardan beri gelişen teknolojilere entegre olarak ilerlemiştir. Bu süreçlerde tasarımcılar tarafından sürekli mesleklerinin yok olacağı, yaratıcılık açısından kötü etkileneceği gibi şüphelere mahal vermiştir. Makalede, yapay zekâdan faydalanılarak ortaya çıkarılmış grafik tasarım ürünlerinin üretim süreçlerinde olumlu ya da olumsuz etkilerin neler olduğu ve gelecekte neler olacağı irdelenecektir. Gelişen teknolojiler boyunca grafik tasarım tarihinde tasarımcıların üretim süreçleri sürekli değişim göstermiştir. Bu değişimlerden yola çıkarak yapay zekânın da gelecekte grafik tasarıma etkilerine dair çıkarımlar yapılabilecektir.

FOTOĞRAFİK İMGENİN GERÇEKÇİ EDEBİYATLA İLİŞKİSİNİ HIFZI TOPUZ ÜZERİNDEN OKUMAK

Bu çalışmada Hıfzı Topuz’un “Eski Dostlar” adını taşıyan anı türündeki kitabından yola çıkılarak diğer kitaplarında da var olan fotoğraflara ayrılmış bölümler üzerinden, metin ve görsel imge birlikteliği konu edilmiştir. Toplumsal tarihin inşasında imgenin göstergelerarası konumuna işaret etmesi bakımından önem taşıyan çalışmanın yönteminde bu nedenle, nitel araştırma yöntemleri tercih edilmiştir. Doküman analiz tekniğinin uygulandığı bu araştırmadaki fotoğraflar, yargısal örneklem yöntemiyle seçilmiş ve betimsel olarak analiz edilmiştir. Yazılı basının yükselişe geçişiyle yeni bir tür yazarlığın gazetelerde ortaya çıkışı, 19. Yüzyıl’a rastlamaktadır. Tefrikanın doğuşuyla birlikte modern topluma ilişkin izlenimci sosyolojik tespitler, polisiye öyküler, toplumsal eğilimler, bu türün gerçekçi niteliğinden ötürü kitle tarafından büyük bir ilgiyle takip edilmiştir. Bu gelişme, kentleşmenin sancılı ve çelişkili doğasının da bir ürünüdür. Dönemi içerisinde fotoğrafın yeni bir medya olarak ortaya çıkışının gerçekçi edebiyat alanına etki ettiği bilinmektedir. Hıfzı Topuz’un anı, belge, fotoğraf ve toplumsal tarihi iç içe geçiren yazım dilinde de fotoğraf ortamının etkisi gözlemlenmektedir. Kullandığı fotoğraflardaki yüzlerin kayıp duygusuna direnmeyi sağladığı, ama bu kaybın ‘dostların’ kaybından ziyade Türkiye tarihinin kültürel ve politik üretim alanının ‘aydın’ imgesine yönelik olduğu sonucuna varılmıştır. Bu yönüyle imge, entelektüelin görsel kültürde yeniden inşası ve konumlanması olarak da karşımıza çıkmaktadır. Farklı kullanım işlevlerine sahip fotoğraflar, tarihi hayal etmek üzere bilgiden öte toplumsal hafıza işleviyle buluşturulmaktadır.

HIFZI TOPUZ’UN BALKONUNDA GEÇEN İKİ GÜN

Hıfzı Topuz’un Türkiye’de iletişim eğitiminin kurumsallaşması sürecinde oynadığı rol çok mühimdir. Özellikle 1965 yılında, Türkiye’deki ilk profesyonel basın yayın yüksekokulu olarak kurulmuş olan Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Basın Yayın Yüksek Okulu’nun kuruluşunda o sırada UNESCO bünyesinde görevli olduğu için büyük katkı sunmuştur. Öte yandan Türkiye’de iletişim eğitiminin kurumsallaşması sürecine yönelik çalışmalar uzun yıllar bazı kısa makaleler ve bildirilerle sınırlı kalmıştır. Bu konuya eğildiğim “Türkiye’de İletişim Eğitiminin Başlangıcı: Uluslararası Etkiler Açısından Bir Değerlendirme” başlıklı yüksek lisans tezim kapsamında 2017’de Hıfzı Topuz ile de görüştüm. Bu iki günlük görüşmede bana okulun kuruluş sürecine, kendi katkılarına, iletişim eğitiminden anladığına yönelik çokça şeyden bahsetti. Fakat daha önemlisi ise hiçbir yerde bulamadığım, okulun kuruluşuna temel hazırlayan Roger Clausse’un raporunu bana vermesi oldu. Bu görüşmeyi aktardığım bu anım vasıtasıyla onun iletişim alanına yönelik büyük katkılarının yanında insani açıdan da ne kadar mütevazı ve yardımsever bir kişiliğe sahip olduğunu aktarmak istedim.

BENİM HIFZI ABİM

Bu yazıda, Hıfzı Topuz Hoca ile tanışma dönemimiz ve beraber yazdığımız “Yakın Dönem Türk Basın Tarihi” kitabının yazılış sürecini bulacaksınız. Yakın Dönem Türk Basın Tarihi, Hıfzı Abi’nin son, benim ise ilk kitabım oldu. İletişim Araştırmaları Derneği İLAD’da kesişen yolumuz bir daha hiç ayrılmadı. Hem İLAD hem de Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’ndeki ortak çalışmalarımız dostluğumuzu daha da güçlendirdi. Öyle ki son dönemlerinde kendisi ile görüşen belki de tek dostuydum. Hıfzı Abi, bu ülkenin yetiştirdiği ender entelektüel insanlarındandı. Hoş sohbetine yansıyan bilgeliğinin yanı sıra bir o kadar da mütevazıydı. Tevazu ve bilgeliğin simgesiydi. Yüreği sevgi dolu bir aşk insanıydı. Umudunu ve yaşama sevincini hiç yitirmedi. Önce gazeteci sonra da yazar olarak Hıfzı Topuz, mesleğimizin duayen isimlerindendi. Devrimci, emekten ve eşitlikten yana olan tavrı, özgürlükçü bakış açısı, haberin bağımsızlığına olan inancı, gazetecilik eğitimine verdiği önem ile unutulmayacak ve hep saygı ve sevgiyle anılacaktır.

HIFZI TOPUZ’LA GELENEKSEL MEDYADAN YENİ MEDYAYA…

Bu söyleşi, 26 Eylül 2023 tarihinde aramızdan ayrılan, Türk basın tarihinin en önemli isimlerinden Hıfzı Topuz’un anısı için hazırlanmıştır. Doğum tarihi ve yaptığı işlerle Cumhuriyetimizin bir simgesi olan Hıfzı Topuz’la 30 Kasım 2017’de gerçekleşen söyleşide, Topuz, geleneksel medyadan yeni medyaya geçiş sürecini deneyimleyen bir gazeteci olarak bu dönemi değerlendirmiştir. Topuz, iletişimin sosyal medya alanında gelişeceğini ve teknolojik yeniliklerin bu gelişime katkı sağlayacağını belirtmiştir. Hıfzı Topuz, kitaplarının başarısını, röportaj tekniğine, kısa ve anlaşılır cümlelerle yazmasına ve eserlerini bir mesaj olarak iletmesine bağlamıştır. Gazeteci olmak isteyenlere yetenek, bilgi ve kültürün yanı sıra deneyim kazanmalarını önermiştir. Hıfzı Topuz’un mücadeleci kişiliği, çalışkanlığı ve önderliği unutulmayacak özelliklerindendir.

HIFZI TOPUZ İLE İLETİŞİM ÜZERİNE

“Hıfzı Topuz ile İletişim Üzerine” belgeseline dayanan röportaj niteliğindeki bu çalışma, dört bölümden oluşuyor. Hıfzı Topuz, birinci bölümde, uzun yıllar görev yaptığı Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO) tarafından görevlendirilen ve MacBride Komisyonu olarak bilinen Uluslararası İletişim Sorunlarını Araştırma Komisyonu’nun, dünya iletişim tarihinde önemli bir yeri olan “Birçok Ses Tek Bir Dünya” başlıklı raporunun öyküsünü içeriden gözlemleriyle anlatıyor. “İletişim politikaları” başlıklı ikinci bölümde, Hıfzı Topuz, iletişim politikalarına neden ihtiyaç duyulduğunu ve bu politikaların nasıl saptanması gerektiğiyle ilgili tespitlerde bulunuyor. Teknolojik gelişmelerden sonra önemi daha da artan iletişim alanının “başı boş bırakılmaması ve kamu yararına planlanmasını” gerektiğini vurgulayan Topuz, iletişim alanının “sadece egemen sınıfın hizmetinde değil, kamunun yararına olması gerektiğini”, bununsa bir “planlama meselesi” olduğunu ifade ediyor. Üçüncü bölüm ise, Türkiye’nin ilk gazeteciler sendikasının üç kurucusundan biri olan Hıfzı Topuz’un gazetecilerin sendikalaşma hareketiyle ilgili anılarını ve günümüzdeki gazetecilerin örgütsüz yapısıyla ilgili tespitlerini içeriyor. “Alternatif medya” başlığını taşıyan dördüncü bölümdeyse, Hıfzı Topuz, “Tekelci büyük sermayenin karşısında, egemen sınıfın propaganda aracı olmayan, içeriğin ve yapının halk tarafından belirlendiği alternatif medya kanalları nasıl kurulabilir?” sorusuna Afrika’daki deneyimlerinin ışığında yanıt veriyor.
ISSN: 2757-7007 YAYIN ARALIĞI: Yılda 2 kez, 6 aylık dönemler halinde BAŞLANGIÇ: 2020 Haziran YAYINCI: İstanbul Yeni Yüzyıl Üniversitesi / https://icd.yeniyuzyil.edu.tr/
Bu web sitesinde yer alan tüm içerikler Dergi Yönetimi sorumluluğundadır. Sorumluluk reddi beyanı için tıklayınız.