Teknolojik gelişmelere paralel olarak yeni iletişim teknolojilerinin kullanımının yaygınlaşması toplumsal ve bireysel düzeyde etkili olduğu kadar profesyonel düzlemde de önemli bir dönüşüm yaratmıştır. Bu çerçevede, dijitalleşme markalar açısından da değişim unsuru olarak karşımıza çıkmaktadır. Her geçen gün markaların gerçekleştirdiği iletişim çalışmalarında dünyayı, toplumu, kaynakları, teknolojiyi sürdürülebilir kılmakla ilişkili konuların giderek daha da fazla yer bulmaya başladığı görülmektedir. Bu araştırmanın konusunu marka iletişimi ve dijital sürdürülebilirlik bağlamında sosyal medyadan metaverse ekosistemine uzanan dijital ortamlar üzerine bir değerlendirme oluşturmaktadır. Araştırma kapsamında yarı yapılandırılmış derinlemesine görüşme yöntemi ile dijital pazarlama, halkla ilişkiler ve sosyal medya alanlarından yaşları 23-55 arasında değişen 8 uzmanın görüşü değerlendirilmiştir. Araştırma bulguları kapsamında sosyal medya platformlarının markalar bağlamında dijital sürdürülebilirlik ile ilintili olarak büyük önem
taşıdığı söylenebilmektedir. Tüketicilerin markalardan sürdürülebilirlik alanında beklentilerinin arttığı görülmektedir. Metaverse ekosisteminin fiziksel dünyanın pek çok alanının sanal ortama taşınması anlamında sunduğu imkanların sürdürülebilirlik açısından önemli bir potansiyel taşıdığı söylenebilmektedir. Ancak, bunların yanı sıra verilerin artışı ve depolanması, veri merkezlerinin artma olasılığı, kripto para ve elektronik atık açılarından taşıdığı sorunlar soru işaretleri yaratmaktadır
Temel amacı, araştırma sınırları kapsamında Türk bankacılık sektöründeki sürdürülebilirlik çalışmalarını ve marka aktivizmi uygulamalarını inceleyerek, bankaların bu uygulamalara başlama nedenlerini anlamak, bu uygulamaların kurumsal örgüt yapıları, iş yöntem ve süreçleri, pazarlama ve kurumsal iletişim faaliyetleri üzerindeki sonuçlarını ortaya çıkarmak olan bu araştırma, aynı zamanda teorik kısmın oluşturulması için yapılan literatür araştırması ile marka aktivizmi ve sürdürülebilirlik ile ilgili önemli kavramlara da açıklama getirmektedir. Literatür araştırmasında, işletmeler tarafından hem marka aktivizminin hem de sürdürülebilirlik çalışmalarının yapılmasındaki amaçlar, yöntemler, araçlar, faydalar ve riskler ile paydaşlar tarafındaki mevcut ve potansiyel endişeler açıklanmaktadır. Nitel araştırma yöntemleri kullanılan araştırmada, kuramsal kısmın oluşturulmasını sağlayacak ve alan araştırmasına yardımcı olacak veriler literatür araştırması ile toplanmıştır. Alan araştırmasındaki veriler ise Türk bankacılık sektöründe faaliyet göstermekte olan bankalar arasından ölçüt örnekleme yöntemi ile seçilmiş üç banka üzerinden, yarı yapılandırılmış derinlemesine görüşme tekniği ile elde edilmiştir. Literatür araştırmasının sonucu, küresel ve yerel boyutta yaşanan iklim krizi, eşitsizlikler, gelir dağılımı adaletsizliği, yolsuzluk, göç ve istihdam sorunu gibi büyük sorunlara kalıcı çözümler üretmede hükümetlerin yetersiz kaldığını, bu sorunların ancak şirketlerin de katkı sağlayacağı
küresel bir sistem içerisinde çözülebileceğini göstermektedir. Şirketlerin ise bu tür sorunların kalıcı çözümüne, marka aktivizmi ve sürdürülebilirlik çalışmaları ile katkı sağlayabileceği anlaşılmaktadır. Sürdürülebilirlik alanında ölçütler ve derecelendirme üzerinde küresel boyutta bir standardizasyonun henüz sağlanamamış olması ve gerekli denetim mekanizmalarının kurulmaması bu alanda yapılan çalışmaların manipülasyona açık olduğu anlaşılmıştır. Aynı zamanda, alan araştırmasının örneklemini oluşturan Garanti BBVA, YKB ve TSKB’nin, Türk bankacılık sektöründeki çevresel, sosyal ve ekonomik sürdürülebilirlik alanındaki çalışmaların öncü bankalarından olduğu sonucu ortaya çıkmıştır.
Günlük yaşamımızda önemli bir yer edinen, bilgiye ulaşmada ve iletişim sağlamada bize yardımcı olan kitle iletişim araçlarının yaygınlaşması ile birlikte insanlara belli ideolojileri aşılamak ve belli fikirleri benimsetmek daha kolay hale gelmiştir. Tüm bunları gerçekleştirebilmenin yollarından birkaçını dizi ve filmler oluşturmaktadır. Dizi ve filmler ile yaşadığımız çağda insanlar birçok yönden yerli ve yabancı fark etmeden neredeyse her konu hakkında fikir sahibi olabilmektedir. Bu amaçla dizilerde yansıtılmak istenen konular her ne kadar kurgu olsa da insanların gündelik hayatlarından esinlenerek oluşturulmuş ve gerçeklik payı olan yayınlardır. Dizilerin insanların düşünce ve davranışları üzerindeki etkilerinden yola çıkarak, iletilmek istenen ana fikri belirlemeyi amaçlayan bu araştırma, günümüzde sayısı artan zorbalık davranışları arasında bulunan, en yaygın ve en önemli bir sorun haline gelen akran zorbalığını ele alacaktır. Bu çalışmada, son zamanlarda akran zorbalığının yaygın olarak görüldüğü ve bu sorunun her geçen gün artarak devam ettiği ülkelerden biri olan Güney Kore üzerinde durulacaktır. Ülke içerisinde mevcut olan akran zorbalığı sorununun ciddiyetine değinilecek ve akran zorbalığı konusunu işleyen birçok dizi bulunsa da bu konuya en çok değinen “The King of Pigs” dizisi üzerinden bir inceleme yapılacaktır. Zorbalığa yönelik sorunların medya araçları ile insanlara aktarılması ve sürekli bu tarz konuların işlenmesinin bu sorunu çözmeye yönelik bir yardımcı mı olduğu yoksa bu sorunun artmasına sebep olacak yeni bir etmen mi sağladığı bu makalenin temel konusunu oluşturmaktadır.
1920’ler itibariyle öncelikle Amerika Birleşik Devletleri’nde kurulmaya başlanan reklam ajansları tüketim alışkanlıklarının değiştirilme isteği, medyanın gelişmesi ve medya araçlarının çoğalmasıyla birlikte önem kazanmaya başlamıştır. Birinci Dünya Savaşı’ndan zenginleşerek çıkan Amerikan şirketleri artan üretimi tüketime dönüştürebilmek amacıyla farklı arayışlara girmişlerdir. Gerçek ihtiyaçlara dayanan tüketim modelini değiştirebilmek şüphesiz ki bir uzmanlık alanıdır. Reklam ajanslardaki yaratıcı ekiplerin ürettiği reklam mesajlarının önemi kadar, bu mesajların tüketiciye ulaştırılması sırasında kullanılacak medya araçlarının seçimi ve harcanacak bütçe de ayrıca önemlidir.
Reklam ve tanıtıma dair her hizmeti aynı çatı altında veren tam hizmet ajanslarındaki medya satın alma ve planlama bölümleri bu önemli görevi yerine getirmiştir. Teknolojinin gelişmesi ve özellikle televizyonun evlere girmesiyle, tüketiciye yönelik araştırma çalışmaların çoğalmasıyla birlikte, “müşteriden alınan parayı harcayanlar” olarak değerlendirilen bu bölümler, önemlerini ve saygınlıklarını artırarak içinde bulundukları ajanslardan kopmuşlar, bağımsız bir uzmanlık alanı haline gelmişlerdir. Zaman içerisinde reklama yapılan yatırımları kontrol eden ve yönlendiren güçlü yapılara dönüşmüşlerdir. Bu gelişmelere duyarsız kalmayan küresel reklam ağları kendi bünyelerindeki ilgili bölümleri bağımsız şirketler haline getirmişler, müşterileri ile birlikte dünyaya yayılmışlardır. 1920’li yıllardan başlayarak ve özellikle küreselleşme sürecinde Türkiye’nin de dahil olduğu farklı coğrafyalarda faaliyetlerini artırmış, ulusal reklam piyasalarını etkileri altına almaya başlamışlardır.
Bu çalışmanın amacı, 1980’ler itibariyle Türkiye’nin uygulamaya başladığı neo-liberal ekonomik politikalar ile birlikte küresel ekonominin bir parçası haline gelmesini, reklam endüstrisinin ve tüketim pazarının küresel bir boyut kazanmasını ortaya koyarak, küresel reklam şirketlerinin en güçlü yapılarından biri olan medya planlama ve satın alma ajanslarının ulusal reklam endüstrisine girişleri, etkileşimleri ve gelişimleri sonucu ortaya çıkan etkileri göstermektir.
Çalışmada öncelikle literatür taraması yapılmıştır. Bu taramada ekonomi politik yaklaşım kullanılmıştır. Ayrıca konu ile ilgili olarak anket yöntemi ile yapılan nitel araştırmalardan faydalanılarak söz konusu etkilerin boyutları incelenmiştir.
With the developing technologies and various national and international R&D studies, it is merely inevitable for these technologies to be a part of individual’s lives. The importance of artificial intelligence in scientific studies cannot be denied. Thanks to artificial intelligence, it is an undeniable fact that it contributes to human life both fortunately and badly ultimately altering human lives. Namely, an artificial intelligence-supported software called ChatGPT, which has been recently released, seems to be making a breakthrough in the AI field contributing to human lives immensely. The main reason for this is that with the ChatGPT service, it has become possible for scientific and academic writings to be produced with artificial intelligence and the traditional scientist motto has faced the possibility of losing its value. For this reason, within the scope of the study, the effect of artificial intelligence supported software on the field of communication sciences and which innovations it could bring will be explained by examining the literature within the framework of certain keywords, and it will enlighten future studies in this field.
Doç. Dr. Benal Dikmen’in “NATÜRMORT Yaşamsal Gündelik Nesnelerin Sanat Bağlamında Metaforları” adlı çalışması 2023 yılında, 349 sayfa, renkli ve birinci kalite kuşe kâğıda basılı olarak Kırmızı Yayınları tarafından yayımlandı.