Metaverse, insanların günlük yaşantılarını ve toplumsal
etkinliklerini sanal bir ortamda deneyimleyebileceği bir
alan sunar ve internet teknolojilerinin bir sonraki aşaması
olarak görülmektedir. Bu araştırmanın amacı, doktora öğrencilerinin metaverse hakkındaki bilgi seviyelerini değerlendirmektir. Ayrıca, doktora öğrencilerinin metaverse’ün
mevcut durumu ve geleceği hakkındaki görüşlerini inceleyerek, metaverse’ün bireyler ve toplum üzerindeki potansiyel etkilerini nasıl algıladıklarını anlamayı hedeflemektedir. Araştırma, metaverse’ün mevcut durumu ve etkileri
hakkında doktora öğrencilerinin düşüncelerini ayrıntılı bir
şekilde keşfetmeyi amaçlamaktadır. Bu araştırma nitel araştırma yöntemlerinden fenomenoloji (olgubilim) deseni kullanılarak gerçekleştirilmiştir. Çalışma, 22 doktora öğrencisi
ile gerçekleştirilmiştir. Veriler, araştırmacılar tarafından
geliştirilen ve uzman görüşleri doğrultusunda revize edilen yarı yapılandırılmış görüşme formu kullanılarak elde
edilmiştir. Veriler, içerik analizi yöntemi ile incelenmiştir.
Analiz sonuçlarına göre, doktora öğrencilerinin çoğunluğu
metaverse’ü “sanal dünya/evren” olarak tanımlamaktadır.
Ayrıca, çoğunluk metaverse’ün mevcut durumunu “gelişme
aşamasında” olarak değerlendirmiştir. Metaverse’ün gelecekteki potansiyelini ise “sanal platformların dönüşümü”
olarak ifade etmişlerdir. Doktora öğrencilerinin çoğunluğu,
metaverse’ün bireyleri “sosyal açıdan” etkileyeceğini belirtmiş, toplumu ise “iletişim biçimleri, aile bağları ve sosyalleşme düzeyleri açısından” etkileyeceğini ifade etmiştir. Bu
araştırma, metaverse’ün mevcut durumu ve geleceği hakkında sağladığı bilgilerle, metaverse’ün bireyler ve toplum
üzerindeki potansiyel etkilerini anlamaya yönelik rehberlik
sağlayabilir.
Yazarlar:
Ali YAĞCI - Sibel ÇAĞIR
Sayfa No:
95-107
Uyuşturucu bağımlılığı, bireylerde psikolojik ve sosyal sorunlara
neden olur ve bu durum, önemli miktarda kamu kaynağının sağlık
sektöründe kullanılmasını gerektirir. Diğer taraftan, bağımlı
bireye mensup aileler toplumsal dışlanmaya maruz kalabilir, ciddi
güvenlik sorunları yaşayabilirler. Madde bağımlılığı nedeniyle
farklı suçların işlenmesi ve bağımlıların uyuşturucu ticaretinin
önemli bir unsuru olması tüm toplumu etkiler. Bu bakımdan
da yine fazla miktardaki harcamanın, güvenlik ve uyuşturucu
ticaretiyle mücadele alanında yapılmasına ihtiyaç duyulur. Madde
kullanmasa da uyuşturucuyla ilişkili suçlarda tüm toplum hedef
potansiyeli taşır. Bu bağlamda toplum fertlerine ulaşılmasının ve
madde bağımlılığının sınırlanmasının yollarından biri, kurumsal
iletişim yöntemiyle talebin önlenmesinden geçer. Türkiye’de
tütün, alkol, uyuşturucu ve davranışsal bağımlılıklarda, talebin
önlenmesine dönük çalışmalar 5 yıllık strateji belgeleriyle
yürütülmektedir. Bu çalışmada, uyuşturucuya olan talebin
önlenmesi kapsamında var olan hedef ve göstergelerin madde
bağımlılığının sınırlandırılmasına yansıyıp yansımadığı, nitel
bir araştırma yöntemiyle tartışılacaktır. Anayasa ile kamu
kurumlarına verilmiş olan uyuşturucuyla mücadele görevinin
tüm başlıklarında, talep önlemeye dönük kurumsal iletişim
çalışmalarının sürdürülebilirliğin sağlanması ve yeniden üretilmesi
önemlidir. Makalede, uyuşturucuya olan talebin önlenmesind
uygulanması gereken ideal kurumsal iletişim faaliyetleri
vurgulanmaya çalışılmıştır. Hedef kitlenin olabildiğince geniş
tutulması ve sınıflandırılması, hedef kitle profiline göre önleme
programlarının hazırlanması, çalışmaların bilimsel bakış açısıyla
yapılması, alan araştırmalarından sürekli olarak yararlanılması
ve oluşturulacak uygulama metodunun mevzuatla desteklenmesi
önerilerimiz arasındadır.
Yazarlar:
Dr. İbrahim H. SEYDİOĞULLARI
Sayfa No:
74-94
Özellikle 2000’li yıllardan sonra yaygınlaşmaya başlayan
internet, insan hayatını büyük ölçüde etkileyen bir kavram
olmuştur. İlk başlarda kullanıcıların sadece izleyici ve pasif olduğu internet son yıllarda kullanıcıların içerik üreticisi
olduğu ve istediği her içeriği, paylaşımı ve yorumu yapabildiği bir ortama dönüşmüştür. İnternetin uzantılarından
birisi olan sosyal medyayla birlikte kullanıcıların iletişimi,
etkileşimi ve örgütlenmesi de hızlanmış oldu. Sosyal medya;
kullanıcıların diğer kullanıcılarla mesajlaşabildiği, fotoğraf,
video paylaşabildiği, paylaşımlar hakkında düşünce ve tutumlarını paylaştığı ve diğer kullanıcılarla ortak gruplar
içinde olabildiği internet araçlarından oluşur. Son 10 yılda
internet kullanıcıların sayısının artmasıyla doğru orantılı
olarak sosyal medya da gelişmiş oldu ve kullanıcı sayısı
da gün geçtikçe artmaya devam etmektedir. Sosyal medya
platformlarında kullanıcılar istedikleri her şeyi paylaşma
özgürlüğünde oldukları için nefret ve aşağılama söylemleri
de sıkça karşımıza çıkmaktadır. Nefret, bir kişinin başka
bir kişi veya gruba karşı öfke duygusuyla söylemiş olduğu
söylemler veya yapmış olduğu davranışlardır. Sosyal medya
platformlarından olan X, eski adıyla Twitter, 2011 yılından
beri Türkçe olarak kullanılabilmektedir. Bu çalışmada X
platformundaki nefret söylemleri içerik analizi yöntemi ile
irdelenerek örnek paylaşımlar incelenecek olup elde edilen
sonuçlara yer verilecektedir. Bu çalışmanın sonucunda kullanıcıların gerçek hayatta rahat bir şekilde gerçekleştiremediği kin ve nefret söylemini sosyal medyanın olanaklarını
kullanarak daha rahat ve hızlı bir şekilde gerçekleştirdiği ve
çok fazla kişiye ulaşabildiği görülmüştür.
Yazarlar:
Havva Nur SÖNMEZ
Sayfa No:
61-73
The existence of smartphones has certainly transformed the
way individuals interact with each other in everyday life. This
transformation is also evident in face encounters in public
space where participants co-exist and interact with their mobile
devices while they communicate with others. In this new
social environment that intersects with the digital ecology that
individuals belong to result in new patterns of behaviour that
also change the nature of face encounters today. This study aims
at exploring how WhatsApp, as the mostly used mobile instant
messaging platform impact the way people interact with each
other and how the social rules of conduct are constructed in the
existence of continuous flows of information and content leaking
into face encounters. The data was obtained from semi-structured
in-depth interviews with 25 undergraduate students in Türkiye.
The results showed that WhatsApp messages are irresistible
during social gatherings, which has led to a new set of social
rules of conduct, a new working consensus among interactants
in everyday life.
Yazarlar:
Öğr. Gör. Dr. Tüge GÜLŞEN
Sayfa No:
44-60
Çalışmada 2024 Türkiye yerel seçimleri bağlamında Cumhuriyet
Halk Partisi’nin (CHP) #İşimizGücümüzTürkiye temalı siyasal
reklam filmlerinden toplumsal sorunları konu alan dört reklam
filminin izleyiciler tarafından nasıl alımlandığının tespit edilmesi
amaçlanmıştır. Bu amaçla Stuart Hall’ün kodlama ve kod açımlama teorisine dayanarak, reklamların egemen-hegemonik, müzakereli ve muhalif okuma biçimlerine göre izleyiciler tarafından
nasıl değerlendirildiği analiz edilmiştir. Malatya ilinde yaşayan,
farklı yaş, cinsiyet, eğitim düzeyi, meslek ve siyasal yaklaşımlara
sahip reklam filmi izletilen 10 katılımcıyla birebir derinlemesine görüşmeler gerçekleştirilmiştir. Araştırmada, katılımcıların
reklam filmlerine ilişkin akılda kalıcılık, görsel hatırlama,
gerçekçilik, temel mesaj, propaganda unsurları, parti kimliği ve
hizmetlerine yönelik izlenimler, duygusal etkiler ve CHP’ye oy
verme davranışları ele alınmıştır. Bulgular, katılımcıların siyasal
reklamlara yönelik farklı okumalar gerçekleştirdiğini göstermektedir. Özellikle genç ve kadın katılımcıların, egemen okuma biçimini yansıttığı ve duygusal etkilenmelerinin fazla olduğu belirlenmiştir. Bu durumun da seçmen davranışlarının şekillenmesine
katkı sağladığı söylenebilir.
Yazarlar:
Öğr. Gör. Dr. Yasemin KESKİN YILMAZ - Maşide KARACA
Sayfa No:
29-43
Günümüz haberciliğinde geleneksel medyadan dijital medya
mecralarına doğru dikkat çekici bir dönüşümün hız kazandığı
görülmektedir. Aktif kullanıcı sayısına göre dünyada en
çok kullanılan ikinci sosyal medya platformu olan YouTube
kanalları ise hem dünyada hem de Türkiye’de bu dönüşüme
öncülük etmektedir. Televizyonun görsel-işitsel içeriği ile sosyal
medyanın katılımcı kültürünün birleştiği hibrit bir ortam olarak
nitelenen YouTube’da, son dönemde Türkiye’de geleneksel
medyada uzun yıllar görev yapmış gazetecilerin gittikçe daha
fazla kanal açarak haber yayıncılığı yaptığı göze çarpmaktadır. Bu
çalışma, geleneksel gazeteciliğin değişen dinamiklerinde YouTube
haberciliğinin oynadığı rolün incelenmesini amaçlamaktadır.
Çalışmada bilimsel dayanak olarak ağ toplumu, eşik bekçiliği,
dijital cemaatler kavramları ile gündem belirleme kuramları temel
alınmıştır. Bu kavram ve kuramların izdüşümleri, nitel araştırma
yöntemlerinden yarı yapılandırılmış derinlemesine görüşme
yapılan “Fatih Portakal YouTube TV” kanalının üç yöneticisinin
açıklamalarında aranarak yorumlanmıştır. Çalışmada, Portakal’ın
yönettiği YouTube kanalı ile Fox TV’de sunduğu haber bülteninin
karşılaştırmalı içerik analizine de yer verilmiştir. YouTube’un,
geleneksel medyaya kıyasla patron ve iktidar sansüründen
daha bağımsız bir mecra olarak görülmesine rağmen; izlenme
sayısını artırmak için sponsorlar ve reklam verenlere ihtiyaç
duyması, SEO kuralları ve bazı sakıncalı kelimelerin kullanımının
cezalandırılması gibi unsurlarının gazetecilerin özgürlüğünü
sınırlayabildiği sonucuna ulaşılmıştır.
Yazarlar:
Tuğrul TUNALIGİL
Sayfa No:
13-28
Avusturya-Macaristan’da mizah dergileri, yayınladıkları karikatürlerle imparatorluğun kamuoyunun şekillenmesinde önemli
bir rol üstlenmiştir. 1881 yılında Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’nda yayın hayatına başlayan Wiener Caricaturen, çeşitli
siyasi karikatürler üzerinden Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’nun dış ilişkilerini okuyucularına yansıtmıştır. Savaş sırasındaki karikatürlerde Avusturya-Macaristan İmparatorluğu yüceltilirken, İtilaf Devletleri ise sert bir şekilde eleştirilmiştir. Bunun
dışında dergi, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’nun müttefiklerine de karikatürlerinde yer vermiştir. Dergi çeşitli sayılarında savaş sırasında Avusturya-Macaristan kamuoyuna Osmanlı
İmparatorluğu’na yönelik çeşitli propaganda mesajları vermiştir.
Dergi, Trablusgarp ve Balkan Savaşları’nda Türkleri ‘çaresiz’ şekilde göstermesine karşılık, Birinci Dünya Savaşı’nda Osmanlı İmparatorluğu’nun müttefik olması üzerine Türkleri olumlu şekilde
resmetmiştir. Bu açıdan derginin Türklere yönelik karikatürleri,
savaş sırasında Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’nun Osmanlı İmparatorluğu’na yönelik propagandasını yansıtması bakımından önem taşımaktadır. Çalışmada Wiener Caricaturen’in Birinci
Dünya Savaşı’nda Türkleri konu alan karikatürleri ele alınarak,
savaş sırasında Türklerin Avusturya-Macaristan kamuoyundaki
sunumunun tespit edilmesi amaçlanmıştır. Bu amaçla çalışmada
konuya ilişkin karikatürlerdeki görsel ve yazılı göstergeler, Louis Hjelmslev Gösterge Modeli üzerinden propaganda boyutunda
analiz edilmiştir. Çalışmada Türklerin, İngiltere ve Rusya’ya karşı
önemli bir rakip ve İttifak Devletleri’nin savaşı kazanmasında da
önemli bir müttefik olarak sunulduğu tespit edilmiştir. Bu şekilde
derginin Birinci Dünya Savaşı’ndaki Türk temsilleri üzerinden
hem The Avusturya-Macaristan-Osmanlı ilişkilerinin geliştirilmesine hem de Avusturya-Macaristan kamuoyunun savaşın kazanılmasına yönelik inancının arttırılmasına çalışıldığı sonucuna
ulaşılmıştır.
Yazarlar:
Ferit Arda ARICA - Dr. Öğr. Üyesi Caner ÇAKI
Sayfa No:
1-12